Cumartesi, Mart 17, 2007

MiNiK PATi'DE KOCA PATiLi BiZLER ;-)


ANKARA'LI HAYVAN SEVENLER


HACER, BANDiT, NAZLI, SELiN, CEYDA


CANiP, SELiN, CEYDA, BANDiT ve FOTO HACER

Onlar uzun zamandır birçoğunuzun posta kutusunda
isimlerini sık sık gördüğünüz kişiler.
Sokak hayvanlarının Ankara’daki koruyucuları.
Hepsi çok samimi, içten ve doğal.
Onları biraz daha yakından tanımak istedik
ve geçtiğimiz hafta Minik Pati olarak soluğu Ankara’da aldık.
Soğuk ve yağmurlu bir havada sevgili Selin Cankat
bize kapılarını açtı, elleriyle hazırladığı muhteşem kekler,
poğaçalar eşliğinde bizleri evinde ağırladı.
Sokak hayvanları ve sahiplendirme çalışmaları üzerine
konuştuk daha çok. Kendilerine bir hedef koymuşlar mıydı
bu işe ilk başladıklarında merak ettik.
Günün sürprizi ise daha önce kendisiyle röportaj yaptığımız
sevgili Bandit oldu.
Babası, onu diğer konuklarla tanıştırmak için getirmişti,
ancak ne biz onlardan ayrılabildik ne de onlar bizden.
Bu keyifli buluşma için herkese bir kez daha teşekkür ederiz.


GELSiN PASTALAR BÖREKLER...



Selin Cankat 35 Yaşında, Tercüman

Ankara'da bir büyükelçilikte çalışıyorum.
Evde üç kedim ve yirmi aylık bir oğlum var.
Hepsi beraber büyüyorlar.
En büyük hayalim kedili bir evde çocuk büyütmekti zaten.
Kendimi bildim bileli sokaktaki hayvanlarla uğraşıyorum.
Eskiden tek başıma bir şeyler yapmaya çalışırdım,
şimdi kendim gibi hayvan severlerle tanışa tanışa
bu işi daha organize bir şekilde yapıyorum.
Çalıştığım büyükelçilikte artık tanınır oldum.
Kedi köpek bulan ya da hayvanına ev bulmaya çalışan
herkes beni arıyor. Sanki bu, benim büyükelçilikteki
tercümanlık işimin yani sıra ikinci bir işim haline geldi.
Çantamda kışın kuşlar için bulgur,
kedi ve köpekler için kuru mama,
yazın su kapları ile dolaşırım.
Bir kapkaççı çantamı çalsa çok büyük hayal kırıklığına uğrardı herhalde.
SELiN VE OĞLU SHAUN

Bebeğim doğduğundan beri hayvanlara yardım projelerinde
daha da aktif oldum. Hasta, yardıma muhtaç durumdakileri
tedavi için evime alıp, tedavileri tamamlandığında onları
sahiplendirmeye çalışıyorum. Çocuğum henüz çok
küçük olduğu ve kendi aracım olmadığı için barınaklara
gidemez oldum, ama oğlum biraz daha büyüdüğünde
onunla birlikte bu işi de yapacağımızı biliyorum.
Birçok grup ve dernekle bağlantı içindeyim ama hiç birinin
resmi üyesi değilim. Kendimi bildim bileli hayvanlarla
uğraşıyorum. Bu konudaki hedefime yarı ulaşmış bulunuyorum,
çünkü hayvanlarla ilgili yardım isteyen, sorusu olan birçok kişi
artık beni arıyor ve bu insanların, dolayısıyla da
hayvanların hepsine olmasa da bir kısmına yardım edebiliyorum.

SELiN ve SEVGiLi KOLEJ HOCAMIZ ANNESi CAN CANKAT



Bence sokak hayvanları için kesin, etkili ve kısa sürede sonucunu
alabileceğimiz tek çözüm kısırlaştırma. Ayrıca kısırlaştırılan köpekler
daha az saldırgan oluyorlar, bu da hayvanlardan çok fazla
haz etmeyen insanlar için iyi bir haber.
Son olarak eklemek istediğim; Türkiye’de hala birçok kişi
"insanlara yardım etmeyi bitirdiniz de, hayvanlar mı kaldı?"
zihniyetinde ne yazık ki. Bu zihniyete göre biz bir avuç hayvan sever,
insanlardan çalıp hayvanlara veriyoruz. Durum tabii ki öyle değil.
Birincisi; bir insan hem insanlara hem hayvanlara birlikte
yardım edebilir, birinden birini seçmek zorunda değildir.
İkincisi; hayvanlara yardım etmek benim tercihimse
ya da maddi gücüm sadece ona yetiyorsa, bu sadece beni ilgilendirir.
Bir hayvanın karnını doyurmakla, bir çocuğu evlat edinip
okula göndermek farklı boyutlarda maddi imkânı gerektiriyor.
Diğer yandan keşke okullarda çocuklara hayvan sevgisi aşılayacak
projeler başlatılsa. Kim ne derse desin, çocukların
hayvan sevmesi onların bütün hayatlarını zenginleştirecek
ve de onları daha iyi bireyler yapacaktır.

Ceyda Bal Dabanca 34 Yaşında, Yönetici Asistanı

TSKGV'a ait bir şirkette Yönetici Asistanı olarak çalışıyorum.
Beş buçuk yıldır benim gibi doğaya tutkun eşimle mutlu bir
yuvayı paylaşıyoruz. Evimiz de ikisi erkek, biri dişi üç kedimiz,
bir de Golden Retreiwer kırması dişi köpeğimizle yaşıyoruz.
Geriye bakıp düşününce aslında yıllardır hayvan tedavi ve
sahiplendirmeyi amatörce de olsa yapmış olduğumu fark ettim.
Daha ciddi anlamda ise on beş yıldır uğraşıyorum.
Uzun yıllar önce bir yakınımız, belediyede bekçilik yapıyordu
ve çalıştığı dönem yıllarca köpekleri katletti. Emekli olduktan
sonra bir gün bu yaptıklarının bedelini ödeyeceğini söylemiş eşine.
Aradan yıllar geçmiş ve bir gün aniden amansız bir hastalığa
yakalanmış. Hastalığı boyunca ölümü beklemiş, ölmek istemiş,
haftalarca çok fazla acı çekmiş. Konuşamıyor, sadece acı
içinde inliyormuş. Pek hoş olmayan fakat bana her zaman
ilahi adaletin varlığını anlatan bir hikâyedir bu…

Neden hayvanlara yardım ediyorum? Çünkü onları aç, hasta
ve aciz görmek beni çok üzüyor. Gün boyu masa başında
bilgisayar, yazışma, telefonla sürekli içice olduğum bir iş yaşantım var.
İş yoğunluğum ne olursa olsun en az iki saatimi buna ayırıyorum.
Yardıma ihtiyacı olan bir hayvan olduğunda ilk etapta
kendi imkânlarımla tedavi, kısırlaştırma, aşılama,
geçici barınma, yuva bulma sorunlarını halletmeye çalışıyorum.



BANDiT MINCIKLAMACA

Haytap, DYBD, Yaşam Hakkına Saygı, Anhayko gibi gruplara üyeyim.
Bunun haricinde benim de kendi oluşturduğum yazışma gruplarım var.
Sokakta yaşayan hayvanlar için aslında tek yapılacak şey aşılayıp,
kısırlaştırmak, çip ya da küpeleyerek kayıt altına alıp aldığımız
bölgeye geri bırakmaktır. Evimizdeki artan yemeği çöpe dökmektense
temiz bir kaba ya da poşete koyarak, bir kapta temiz su ile çevreyi de
kirletmemeye özen göstererek belli bir bölgeye koyarsak,
sokakta aç hayvan kalacağını zannetmiyorum. Onun haricinde
barınakları sadece yaşlı, hamile, bebek ve sakat hayvanlar için
kullanmamız gerektiğine inanıyorum. Sokaktaki özgürlük en bulunmaz
değer onlar için. Her bölgede birkaç tane gönüllü çalışsa ve
diğer insanlar da diğer canlılara karşı önyargıyla değil de
daha bir vicdanla yaklaşsalar, birçok sorunun ortadan kalkacağına
eminim. Bu konuda hedeflerime varabilmem için daha beş altı yılım
var gibi geliyor. Ama bayağı yol kat ettim. Çok güzel projelerim var
ve ağır da olsa güzel ilerliyorum.
Ohh dediğim gün belki öleceğim ama oh da diyeceğim biliyorum.

Bazen işim ters giderken mucizevî olarak düzeliyor ve bunun nedenini
yardım ettiğim hayvanların sevabı bana geri dönüyor diye düşünüyorum.
Eğer geceleri yastığa başımı biraz olsun huzurla koyabiliyorsam,
bunun nedeni o gün bir hayvanı ya da insanı mutlu ettiğime
inandığım içindir. Hayvanlarla ilgili çalıştığım o kadar güzel bir arkadaş
ve dost çevrem var ki dünyaları verseler hiçbirisini değişmem.


Canip BARAN 47 Yaşında, ODTÜ Psikoloji Mezunu


Ankara’daki buluşmaya katılımım son anda oldu.
Aslında Bandit oğlumuz ve annesini Selin’lere bırakıp,
beş-on dakika sohbetten sonra dönecektik Bandit’le evimize.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Biraz tedirgin geldiğim ortamdan
büyük keyif aldım. Selin, oğlu ve annesiyle tanıştım, çok sıcak insanlar.
Selin’in annesinin de Ankara Koleji Mezunu ve aynı zamanda
hocamız olduğu ortaya çıkınca daha bir yakınlaştık birbirimize.
Sohbet sırasında Selin’in anneannesinin Nişantaşı Kız Lisesinde
okurken Atatürk tarafından Savarona’ya çaya davet edilen
öğrenci grubu içinde olduğu ve çayda Mustafa Kemal ile dans ettiğini
öğrenmemiz de ilginç bir anektoddu. Daha sonra aramıza katılan
Ceyda da sıcaklığı ve sevimliliği ile günümüze renk kattı.
Hepimizin ortak yanı olan hayvan sevgimiz sayesinde birbirinden
kıymetli yeni dostlar kazandığımı düşünüyorum.
Bizi bir araya getirmeye vesile olan Minik Pati’ye
bir kez daha teşekkür ediyorum. İyi ki hayvanlar ve dostları var…


EN GÜZEL KUCAK, BABA KUCAĞI


Hayvan sevgim küçük yaşlarda kendiliğinden oluştu.
Her türlü hayvanın doğal yaşamına ilişkin büyük ilgim var.
Özellikle de sualtı dünyasındaki hayvanların. Son iki yıldır ise
aynı evi paylaştığım çok özel kediler ve anneleri var hayatımda.
Hepsi birbirinden muhteşem beş kedimiz var.
SAD Sualtı Araştırmaları Derneğine üyeyim.
Bu dernek bünyesindeki AFAG Akdeniz Foku Araştırma Grubu
çalışmalarına gönüllü olarak katılıyor ve destekliyorum.

BABA KUCAĞI iYi DE, ABLA MINCIKLAMASI DA FENA DiiL...

TAMAM ARTIK MINCIKLANMA YETER...

ARTIK GELSiN PEYNiRLER...

Genellikle yiyeceğe ihtiyacı olan sokak hayvanlarına otomobilimizde
her zaman bulunan mama ile destek olmaya çalışıyoruz.
Denize geri atılarak kurtarılan denizyıldızı misali,
en azından o hayvanın karnı doyurmuş, bir fark yaratmış oluyoruz.
Bunlar günlük yaşamda belki çok küçük ama değerli anlar.
Kaçırmayıp o anı yaşamaya özen gösteriyoruz.

Sokak hayvanları için en ideal çözüme gelince.
Bu konuya hangi taraftan baktığınıza bağlı. Bizim, yani insanlar için
ideal olan onlar için doğru olmayabilir ya da tam tersi.
Kısırlaştırıp barınaklarda yaşatmak kısa vadede çözüm gibi gözüküyor
ama bence bu onlar açısından esaret… Mutsuzlar, sevgiden yoksunlar
barınaklarda. Uzun vadede, hayvan sevgisini çocuklarımıza eğiterek
verecek programlar geliştirilmeli, doğayı ve doğal yaşamı koruma
adına sivil toplum projeleri geliştirmeli ve gençlere uygulatılarak
hayata geçirilmeli. Barınaklardaki hayvanlara ev bulmaları için
gençler teşvik edilip, ödüllendirilmeli.


Nazlı Taşpınar 44 Yaşında, Mimar


Hayvanlarla ilgili bir meslek, eğitim isterken, Prof. Yüksek Mimar
Mühendis babası tarafından mimari okutulmuş, bir vejetaryenim.
Esas niyetim Türkiye’de veteriner hekimlik okuyup,
yurtdışında hayvan davranışları, hayvan psikolojisi,
ekoloji gibi üst eğitimler alıp, hayatımı tamamen onlara adamaktı.
Çocukluğumdan beri Jane Goodall gibi şempanzeleri araştıran;
sonunda kaçak avcılar tarafından katledilmiş olsa da Dian Fossey
gibi dağ gorillerini korumaya ve araştırmaya adamış (‘Gorillas in the Mist’
diye hayatını anlatan bir film de vardır hatırlarsanız) ve BBC ile g
erçek belgesel sanatını oluşturan ve geliştiren idolüm
David Attenborough gibi doğayı tanıtan belgeseller yapan biri olmayı
ya da onlarla çalışabilmeyi çok isterdim.
Bu benim için bir yaşam tarzı, bu ben’im.
Kendi evim olunca 1987 yılında kedi nüfusum
ilk biricik hayatımın aşkı Tabitha kızımla başlayıp
(2000 yılında melek oldu), bugün beşe çıktı.
HIMMM... NE HOŞ BiR HANIM GELDi YANIMIZA...

Kendimi bildim bileli onlar için elimden ne gelirse yapıyorum,
içgüdüsel bir şey bu. İçim huzurlu oluyor,
et yememek bile beni mutlu ediyor, vicdanım rahat.
Eskiden daha çok düşünüp, daha bedbaht olup kendimi mahvederken,
şimdilerde böyle olursam hiç kimseye faydam olamayacağını
idrak edip, elimden ne gelirse yapıp, Pollyanna’cılık oynamaya
gayret ediyorum. Yoksa bu dünyada yaşamak imkânsız olur.

BU MAViLi GÜZEL ABLA ANNEMiN HOCASIYMIŞ MEĞER...

Greenpeace, PETA gibi gruplara kendimce destek veriyorum.
İdealim Britanya’daki RSPCA gibi arkasında devlet desteği olan
tarafsız bir kuruluşun Türkiye’de kurulumunu sağlayıcı bir
faaliyette bulunmak. Tüm dernekleri de bu kurumun altında
birleştirmek ve gerçekten hayvan sevenleri bir araya toplayıp
verimli faaliyetlerde bulunmak, kalıcı çözümler bulmak
ve artık çaresiz olmamak.

İnternet kanalıyla her gün gazetelerde, değişik sitelerde
çıkan haberleri, ev arayan yardıma muhtaç bebeklerin
ilanlarını tarayarak, düzgün ataçmanlar haline getirip
mümkün olduğunca herkese yaymaya çalışıyorum.
Bir kişi bile etkilense kardır diye düşünüyorum.
Arabada gezdirdiğimiz mamalarla gördüklerimizi doyuruyoruz.
Protestoları da tüm çevreme duyurup katılmaya çalışıyorum.
Bu sayede internet kanalıyla inanılmaz güzel insanlarla
yazışma ve tanışma fırsatı buluyorum.

Desmond Morris’in dediği gibi
“Biz bu hayvanları evcilleştirdik
(doğada bizim kedi köpek dediğimiz bir tür yok,
onlar tamamen insanların kendi hizmetleri için yetiştirdikleri varlıklar)
ve sonra sahipsiz, evsiz bırakıp sokaklara attık.”
Tabii en ideal çözüm mümkün olduğunca kısırlaştırma
ve olanları da ev’lendirme. Zaten her evde hayvanlarla
yaşanma şansına erişilse ne şiddet, ne savaşlar olur.
İnsanlar doğaya daha saygılı olur, çocuklar daha bilinçli yetişir.

Gelecekteki hedefim bir çiftlik ve mutlu yaşayan hayvanlarımla
bir hayat kurmak. Şimdilik sokaktakileri doyurarak,
mümkün olduğunca onları ev’lendirerek, çevremi
bilinçlendirerek yetinmeye çalışıyorum. Bu dünya hepimizin,
her canlının yaşama hakkı var. Ama insanlar sadece kendilerininmiş gibi
tüm kaynakları, çevrelerini hoyratça kullanıp, kirletip
kendi bindikleri dalı kesmeye devam ediyorlar.
Hadi diyorum diğer canlıları düşünmüyorlar, k
endi çocuklarına, torunlarına nasıl bir gelecek bıraktıklarını nasıl hesaba katmıyorlar?
İnsan maddiyata dayalı bir hayat süren bencil bir varlık ne yazık ki…
Şimdi yapılması gereken insanları bilinçlendirip bu gidişata hep birlikte
bir son vermek ve “zararın neresinden dönülürse kar” diyerek yapıcı
çalışmalar başlatıp, bunlara toplu olarak destek verip katılmaktır.
Ve bence en büyük sorun olan insan nüfus artışını durdurmaktır.
Bu hızla giderse değil diğer hayvanlar, bizlere yaşayacak
minicik bir alan, içecek bir yudum su, yenebilecek bir lokma yemek,
soluyacak bir nefeslik havamız kalmayacak.

Ve günün sürprizi, Bandit… 9 yaşında, dayanılmaz bir oğlan ;-)

Ben Bandit. Beni çok yakından tanıyorsunuz.
Hepiniz benim hayranımsınız biliyorum.
Daha önce de bu sayfalara çıktım, benimle özel röportajlar yapıldı.
Kaçırdıysanız ya da dayanılmaz fotoğraflarımı yeniden görmek isterseniz
Minik Pati Dostları bölümünü ziyaret edebilirsiniz.
http://www.minikpati.com/yazi.php?yid=6&yazisec=+Getir+


Son olarak Ankara kediciler grubunun üst kurul toplantısını da
şereflendirdim. Rahatsız olacağımı iddia eden Hacer ablamın
ve Canip babamın tüm itirazlarına rağmen, annemin isteğiyle
“e ben de içten içe istiyordum ne yalan söyleyeyim”,
bu özel günün baş konuğu oldum. Evin esas kedileri bile
ben rahatsız olmayayım diye içeri gittiler.
Önceleri korkmalar, titremeler filan geçirdimse de,
minik(!) cüssemle güya saklanmaya çalışsam da,
sonradan o güzel ablaların mıncıklamalarıyla kendime geldim.
Yakışıklılığımın ve yumuşaklığımın takdir edilmesine bayılıyorum.
Kucaklardan inmedim, ayrıca peynirler ağzıma kadar
o güzel ellerle ikram edildi, çok ihtimam gördüm, bildiğiniz gibi değil.
Esas niyet benim babamla kısa bir süre kalıp hayranlarımla
buluşmamı sağlamaktı. Ama tahmin etmekte zorlanmayacağınız gibi,
bana doyamadılar ve toplantının tamamını varlığımla
iyice güzelleştirdim.
Evet, ben özelim, yakışıklıyım, bir taneyim.
Var mı itirazı olan? Varsa bir öpeyim de anlasınlar.

Tüm gorgorlarımla,

Bandit

Ankara'lı Hayvan Severler - yani bizler ;-)
http://www.minikpati.com/yazi.php?PHPSESSID=760f6a572da5b3639705fdaf826b6ca8

BU DA minikpati HAKKINDA ÇIKAN YAZI...









Pazar, Mart 11, 2007

P E T A - People for the Ethical Treatment of Animals

http://www.peta.org/


People for the Ethical Treatment of Animals (PETA), with more than 1.6 million members and supporters, is the largest animal rights organization in the world.

PETA focuses its attention on the four areas in which the largest numbers of animals suffer the most intensely for the longest periods of time: on factory farms, in laboratories, in the clothing trade, and in the entertainment industry. We also work on a variety of other issues, including the cruel killing of beavers, birds and other "pests," and the abuse of backyard dogs.

PETA works through public education, cruelty investigations, research, animal rescue, legislation, special events, celebrity involvement, and protest campaigns.







Twenty-Five Years of Establishing

and Protecting the Rights of All Animals


This year marks 25 years of PETA's special brand of colorful, innovative, and influential activism. PETA believes that animals deserve the most basic rights-consideration of their own best interests regardless of whether they are useful to humans. Like you, they are capable of suffering and have interests in leading their own lives; therefore, they are not ours to use-for food, clothing, entertainment, experimentation, or any other reason. Back in 1980, the year that PETA was founded, our "office" consisted of a phone and a typewriter in a basement apartment. PETA's first case was against a chicken slaughterhouse. Then came the groundbreaking and successful prosecution of Silver Spring monkeys experimenter Edward Taub.

Two and a half decades and 850,000 members and supporters later, the name "PETA" is synonymous with "animal rights." PETA's street-theater style demonstrations, bold ads, and hard-hitting undercover investigations have grabbed the public's attention and started people thinking about the cruelty that animals endure on factory farms and fur farms, in laboratories and circuses. We are revolutionizing the way that the world views and treats animals.

Perşembe, Mart 08, 2007

BANDİT OĞLUMUZ 9 YAŞINDA ;-)

DÜNYANIN GELMiŞ GEÇMiŞ EN ÖZEL VARLIĞI,
SEVGi TOPU, YUMUŞACIK OĞLUMUZ BANDiT BEY,

TAM 9 YILDIR AiLESiNE VE ÇEVRESiNDEKiLERE MUTLULUK VERiYOR...
SiZ BAKMAYIN 9 YAŞ DENDiĞiNE,

O HALA MiNiCiK Bi BEBEK,

EN AZINDAN RUHU ÖYLE...

CÜSSESiNE KANMAYIN...

O TURBO GÜRÜLTÜLÜ GORGORLARI,

YUMUŞACIK PATiLERi,

SICACIK MiS KOKAN PIRIL PIRIL KÜRKÜ,

PESBEMBE BURNU,

DAYANILMAZ GÖBEĞi,

ÜNÜ DÜNYAYA YAYILMIŞ KÜÇÜK BUDA OTURUŞU,

SEVGi DOLU ANLAMLI GÖZLERiYLE
VE DOYUMSUZ GEVEZELİĞİYLE

DAHA NiCE SENELER PROZAC'LIK YAPMAYA DEVAM ETSiN...
ONA TAPIYORUZ, ONU ÇOOOK SEViYORUZ...

AiLESi ve DOSTLARI...



ve BiLiN BAKALIM PASTASINDAN KiM ÇIKTI???
YiNE KENDiSi ;-)














en sonunda kutu yırtıldı...
oğlumun minikliğine dayanamadı ;-)



ŞiMDi BANDiT'iN AĞZINDAN
BiR KAÇ YORUM ALALIM...
NACiZANE ;-)



"BEBEKLiĞiM DE MUHTEŞEMDi...
SiZE BiRKAÇ RESiM...
iŞTAHINIZI AÇACAĞIMA EMiNiM ;-)"






"YEMEK YEMEYE BAYILIRIM"
"ÇOK CiDDi UYUMALARIM VARDIR..."
"SAAT GELMEDi Mi? ACIKTIM ARTIK..."
"YORULDUM YiNE... YATAYIM ACCIK...
GÖBEĞiME YUMULACAKLAR ŞiMDi BiLiYORUM,
EE BEN DE KAŞINIYORUM, BU MANZARAYA KiM DAYANABiLiR???"